Biz;
Her fikrin en az bir tane henüz üretilmemiş hali olduğunu çok iyi biliriz.
İçinde “anlam” yer almadığı sürece hiçbir “form”un ve hiçbir “söz”ün hiçbir biçimde bir “iletişim kodlaması” olarak tasarlanamaz ve önerilemez olduğunun farkındayız.
Düşlediğimiz “mükemmel” ile gerçekleşen “mükemmel” arasında her zaman bir mesafe olacağını, bu mesafeyi kapatma eyleminin kendisinin de yaratımın bir parçası olduğunu düşünürüz.
Her şeyin sadece sınırlarıyla kavranmadığını, sınırsızlığın ya da sonsuzluğun da kavranabilir ve kavratılabilir bir şey olduğuna inanırız.
Hiçbir tasarımın nihai ve mükemmel olmadığını düşünürüz. Ancak en geniş kitlenin ortak beğenisine razı olmayı da biliriz.
Hiçbir önerinin “niçin”ini ve “nasıl”ını kendimiz cevaplamadan hiç kimseden keşfetmesini beklemeyiz.
Biliyoruz ki; iyi fikir her kapıyı açar…
Bildiğimiz her şeyi, gerektiğinde yeniden düşünme, gözden geçirme cesaretinin gerekliliğini önemseriz. Bilginin, derin karanlıklardaki yaratıcılık cevherini çıkarmak için şart olduğuna inanırız.
Bizler, “hoş ve güzel” olanın baştan çıkarıcılığını iyi biliriz. Ancak “doğru ve iyi” olan da bizim için vazgeçilmezdir.
Ne söyleneceğini sizin bizden iyi bildiğinizi biliriz, nasıl söyleneceğini ise en iyi bizim bildiğimizi siz bilirsiniz.
“İş”i bir “emanet” olarak görürüz. Yaratıcılığımızı, kendimizi ifade etme aracı olarak kullanmaktan kaçınırız, ancak eserimizin yine de bizi ifade etmiş olacağını aklımızdan çıkarmayız.
Hızlıyızdır, ancak gerektiği kadar hızlıyızdır. Her yaratım ve tasarımın, akletme ve fikretme süreçleri tamamlanmadan başlayamayacağının, bu süreçlerin de “iş”e dahil olduğunun herkes tarafından bilinmesini isteriz.